
16. Yüzyılda başlayan İngiliz sömürgesinden çok çeken Amerikalılar
bu kötü tecrübelerine karşı anayasa ile tedbir almak istemiş, gelecek
nesillerinin farklı otoriteler karşısında egemenliğini ve haklarını koruyacak
temel bir bildirge hazırlayarak yürürlüğe koymuşlardır.
Anayasanın
hazırlanmasında en önemli isim James Madison olmuştur. James Bey halk
egemenliğinin garanti altına alınmasının yalnızca kontrol ve denge sistemi ile
kuvvetler ayrılığı sistemi sayesinde sağlanabileceğine inanmıştır.
Kuvvetler
ayrılığı ne demektir?
Kuvvetler ayrılığı hükümetin 3 temel organı olan yasama,
yürütme ve yargı organlarının birbirinden bağımsız olması ve herhangi bir
organın bir diğerini kontrol altına alamaması demektir. Kuvvetler ayrılığını Amerika özelinde inceleyecek olursak anayasa; yasama
görevini kongreye, yürütme görevini Başkana ve yargı gücünü ise Yüksek Mahkeme
ile federal mahkemelere vermektedir.
Mesela kuvvetler ayrılığını
sağlamlaştırmak için bir organda görevli birinin aynı anda başka bir organda
görev alması yasaklanmıştır. Kuvvetler ayrılığını güvence altına almak için
kullanılan bir başka araç ise kuvvet ve dengeler sistemidir. Bu ilkeye göre,
hükümetin üç organından her biri diğerlerini kontrol edebilir ve dolayısıyla
hiçbir organ bir diğerine hükmedemez.
Başkanlar kongrenin kabul ettiği bir
yasayı veto edebilir, kongre ise bu vetoyu senatonun ve temsilciler meclisinin üçte iki oy çoğunluğuyla geçersiz kılabilir. Yüksek Mahkeme, Kongre’den geçen ve Başkanın
imzaladığı yasaları anayasaya aykırı bulabilir. Ancak bir yandan da Yüksek
Mahkeme yargıçları Senato’nun onayı da alınarak Başkan tarafından atanmaktadır. Kuvvet ve denge sistemi ile her bir organın diğerleri üzerinde bir miktar yetki
sahibi olması ve organlar arası güç dengesi sağlanması amaçlanmıştır.
Değinmek
istediğim bir başka konu ise anayasa değişikliği. Amerika
Birleşik Devletlerinde anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi oldukça
zordur. Kongreyi oluşturan temsilciler meclisinin ve Senato’nun her ikisinin
üçte iki oyuyla veya eyalet yasama organlarının üçte ikisinin isteği üzerine
Kongre tarafından toplanan ulusal bir kurul aracılığıyla değişiklik teklif
edilebilir. Yasa tasarısı daha sonra eyalet yasama organlarının dörtte üçünün
de onayını almak zorundadır. Bu şekilde uzlaşma sağlandığı takdirde istenilen
anayasa değişikliklerin yapılabilmesi mümkün kılınmaktadır.
ABD’nin
kuruluşundan bu yana her ne kadar Kongre üyeleri tarafından anayasa değişikliği
amacıyla binlerce teklif verilmiş olsa da, bunların ancak 33’ü yasama
üyelerinin üçte ikisinin desteğini almış ve bunların da yalnızca 27’si eyaletler
tarafından onaylanmış ve geçerli hale gelebilmiştir.
Yazının son bölümünde
değinmek istediğim ise başlarda bahsettiğim bir kavram. Halkın hükümete karşı
korunmasını nasıl sağlamaya çalışıyorlar? Amerikan anayasası bunun için iki
ilke içermekte, bunlardan birisi hebeas corpustur. Yani Amerika’da
tutuklanırsanız kısa süre içinde sağ salim hâkim karşısına çıkarılmanız gerekmekte
ve tutukluluğunuzun sebebi mutlaka size açıklanmalıdır. Bununla keyfî ve hukuka
aykırı tutuklamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bir diğer ilke ise ex post
facto’dur. Bu ilkeye göre eğer bir eylemi gerçekleştirdiğiniz o eylem suç
değilse ve ileride bir zamanda o eylem suç olarak kanunlaşırsa o kanun geriye
dönük olarak işletilip sizin suçlu sayılmanızı engeller. S
0 Yorumlar